11 Eylül 2012 Salı


SEN NE BİLİRSİN Kİ...

Onu sende tecelli ettiği kadar bilebilirsin.
Payın kadar.
Bildiğin sadece sendeki yansıma, sendeki parça.
Sınırlanmış bir Rab.
Alemlerin Rabbini ne bileceksin, senin bildiğin yalnız senin Rabbin.
Senin hususi alemine bakan, onu çekip çeviren biri,
Bir de etrafında gördüğün mevcudatı, bildiğin kadar olanı.
Tıpkı güneşin sonsuz ışığını aya vurup onda sınırlanması bir daireye haps olması gibi.
Hatta belki dolunay bile değilsin.
Evet değilsin.Dolunay ancak kamil olanlar...

Onu ancak sende tecelli ettiği kadar övebilirsin.
Hayatına indirdikleri ile, verdikleri ve iyi ki vermedikleri ile,
Anlardan yakalayabildiklerin, hikmetten idrak edebildiklerin ile,
Güzellikten payın ne ise o kadardır övgün.
Ahlakın kadar sena edersin ona.
Hamdin pek de büyük sayılmaz kendini kandırma.

Onu ancak nefsinde ve afakta ayetlerini gördüğün kadar müşahede edebilirsin.
O ayetlere teslim olduğun, her birinin işaret ettiği anlama uzanabildiğin,
Hakikatleri sezebildiğin, o hakikatler sende olduğu ve hatta sen olduğu kadar görebilirsin.
Aynanda kendine baktığın gördüğünü kendin sandığın sürece Onu nasıl göreceksin.
Sen ortada iken Onu kat kat örtülerle örtmüş, 'ben' karanlığına saklamış iken,
Güneşini küsuf ettirmişken nasıl göreceksin?
Sana verdiklerini bir bir iade edeceksin.
Seni iade edeceksin.
İşte o zaman şehadet ederim ki demenin bir manası olabilir.
Teşehhütte kaldırdığın parmağın.


Onu ancak temizliğin nispetinde tenzih edebilirsin.
Günahlardan arınmışlığın, hatalarını tekrar etmeyişin, tevbelerinde nasuh oluşunla.
Kirliliğini idrak edip kendi karanlığında tulu eden aya bakışınla.
Göklerin ve yerin nuru diye Onu bedenine ve ruhuna çağırışında.
Nankörlüğün şükürsüzlüğün gafletin kepenklerini kaldırıp gözlerinin merteğini temizleyip tenzih edebilirsin Onu.
O zaman 'subhanallah' demenin bir manası olur.
Estagfirullah diyebildiğin ölçüde 'subhanallah' diyebilirsin.

Onu ancak seni sevdiği kadar sevebilirsin.
O sana dönerse dönebilirsin. Gel derse gidebilirsin.
Çağırırsa icabet edebilirsin.
Onun ilk dönüşü seni şereflendirmek içindir.
Beni Adem'e şeref bahş edişinden.
Bu şerefe mukabele eder sen de Ona dönersen, ikinci dönüşü sana hakkını vermek içindir.
Yönelişinin hakkını üzerine vecibe bilmiş sana vaad etmiştir.
Şayet kendi dönüşünü kendinden bilmez, kulluğun gereği sayarsan, hakkın dediğine 'estağfirullah benim bir hakkım yok' dersen, dönüşün Onun katından umduğuna değil bizzat Ona ise, o vakit sana bir daha döner.
Bu kez de ihsanla.

Sevin, bayram et.
O bir şeye döndüğünde ona tam döner. Tüm esmasıyla...
Onun bir dönüşü sonsuzluktur.
Zulmetten kurtuluştur.
Vücud buluştur.
Onun sevgisi bitmez. O sen yüzünü çevirmedikçe yüzünü çevirmez.
Onun nazarından usanılmaz.
Ona doyulmaz.


Bu yüzden Ey Nefsim! Gel "Seni senin kendini bildiğin gibi bilmeyi, senin kendini övdüğün gibi övmeyi, kendini tenzih ettiğin gibi tenzih edebilmeyi, seni sana layık bir mukabele ile sevebilmeyi, seni tam da görmem gereken gibi görebilmeyi nasip et" de.

Onun katında niyetin amelinden hayırlıdır.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder