26 Kasım 2012 Pazartesi

BATIŞ ÇIKIŞ, İKİ KADIN

İki kadını düşünüyorum.
Biri Yusuf'un karşısında, diğeri İsa'nın.
Biri Züleyha, şerefli soylu hüküm ve söz sahibi tesirli kadın. Yukarılarda tahtı, makamı, baş üstünde adı, kulaklar dileğine ayarlı.
Diğeri Maria Magdalena, bir fahişe, sefalet içinde, düşmüş, kirli, kim kulak asar sözüne, ne dilediğine dilemediğine.
Gözümün önünde iki sahne, biri tırnaklarını Yusuf'un sırtına geçirmiş, gömleğinden bir parça koparmış Züleyha.
Biri çarmıha gerili İsa'nın ayaklarındaki kanı saçlarıyla silen Magdalena.
Bu şu demek "Senin kanın benim saçlarımdan temiz".
Ve o kan temizledi o kadını.
Yahut bütünüyle İsa'ya yönelişi, sadece saçlarıyla değil.
Bir çukura düşüş bir çukurdan çıkış hikayesi.
Ama ikisinde de bir diz çöküş.
Züleyha'nın diz çöküşü suret önünde suret için, Maria'nın diz çöküşü suret önünde mana için.
Suret doyurmadı Züleyha'yı, suret insanı ne zaman doyurdu ki?
Mana doyurdu, ve hatta temizledi Maria'yı.
Azize ilan ettiler onu, manastırlar yaptılar adına. İsa'ya söz vermiş kadınlar yetiştirdiler onun adıyla.
Neydi birini düşüren diğerini düştüğü yerden kaldıran?
İkisi de aşıktı.
Biri aşık olduğu adamdan bir şey koparmak istedi, diğeri hiç birşey istemedi, sadece hizmet etti.
Sanırım düğüm burada, istemek ve istememekte.
Aşkın düğümü, kördüğüm, aşık olup istememeyi başarabilmekte.
Yahut kalbinin tüm isteklerini surete değil manaya yöneltmekte.
Her birimiz biricik hikayesini yazacak, bu sadece iki kadının hikayesi, batışın ve çıkışın.

1 yorum: