16 Kasım 2012 Cuma

Mühürlüydü...

Ne yapsanız olmuyordu.
Sizi dinlermiş gibi görünürken dahi kendi söyleyeceklerini prova ediyordu.
Zihni dipçik gibi sivri cümlelerle konuşlanmıştı.
Ona ulaşamıyordunuz, aslında seslendiğiniz yerde yoktu.

Mühürlüydü, en azından sizin baktığınız yerden sizin dilinizle, sizin bulunduğunuz an itibariyle...
Kalbiyle arasına bir moloz yığını devrilmişti.
Arama kurtarma çalışmalarına cevap vermiyordu, bir düdük öttürmüyordu göçük altından, ölü mü diri mi bilemiyordunuz, sesleniyordunuz biteviye "Beni duyan var mı?"

Kendini parçalara bölmüş her parçayı bir başka yere saklamıştı.
Parçalarını bulmasınlar diye üstüne şunu bunu örtmüştü.
Hani babamın kümesinde tavuklar vardı, yumurtaları bulmayalım diye onlar bir şeylerin altına saklarlardı ya öyle. Ancak o yumurtasını nereye sakladığını da unutmuştu. Potansiyelini bilmiyordu, kendini şimdiden ibaret sayıyordu. O buydu, değişmeyecekti. İki lafın arasında hakikatini bulmuş gibi "Ben buyum" diyordu, benin değişen birşey olduğunu bu diye işaret ettiğinizde başka yere kaçtığını fark etmiyordu.

Gücenmiyordum.
Sadece beni değil kimseyi içeri almıyordu, hatta kendi de içeri giremiyordu, kapının önünde yaşıyordu.
Varlık evinin kapısının önünde.
Kendi evine giremeyen adamın öfkesi vardı üstünde, evine giremediği için bir türlü pijamalarını giyip kendi olamayan, rahatlayamayan. Hep başka sandalyelerde, hep dış giysisiyle.
Ayakkabılarını hiç çıkarmamıştı, ayaklarımı sıkmıyor ki diyordu, aslında ayaklarını hissetmiyordu.
Ayakkabılarını çıkarmanın, şablonlardan kurtulmanın, kalıplardan çıkmanın hazzını tatmamıştı.

Üzüldüm. Üzülmemi de anlamadı.
O evinden uzaktı ya herşeyi herşeyden uzak sanıyordu.
Git dedi. 
Bir küçük kağıda bir dua yazdım, bir de telefon numarası kapının kenarına sıkıştırdım gittim.
Kağıdı aldı, baktı, baktı.
Ona bir şey bırakmama şaştı.
Beni kovmasına rağmen aramasını istememe şaştı.
O her şey her şeydedir ne demek bilmiyordu.
Hayatınıza giren herkes sizin bir parçanızdır dendiğini hiç duymamıştı.
Bırakıp gittiğimde neden eksik olduğunu ve eksik olduğumu anlamıyordu.
Eksiklik nedir bilmiyordu.
Hiç bir başkasını bünyesine katmamıştı.
Başkasına katıldığını anlamamıştı.

Uzaklaştım, onu kalbime koyan Allah'ı ardımda vekil bıraktım.
Bundan daha fazlasını zaten yapamazdım.





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder