7 Ağustos 2012 Salı

Azadlık günlerindeyiz.
Cehennemden azad oluş günleri.
İnsana sıkıntı veren her bağdan kopma, yalnızca Allah'a bağlı olma idrakine varma günleri.
Fe firru ilallah deyip Ona kaçma.
Gayrı her şeye "la" deme, tenzih makamında Ona yönelme, eşyadaki tecellilerden bile yüz çevirme günleri bu günler.
Yoksa neden itikafa girilsin ki.
Halvette yalnızlıkla ünsiyet edilmez. Onunla ünsiyet edilir.
Bir kez Onunla halvette ünsiyet etmeli ki sonra halk içinde de Onunla olunabilsin.
Yoksa nereden göreceğiz çeşit çeşit yüzlerdeki Onu.
Yalnız kalmazsak, bir başımıza, başımızı secdelerde dizine yaslayıp, Onu bulmazsak.
Yoksa yalnızlığa ünsiyet olmaz.
İnsan yalnızlığı sevmez. Ne bir başına, ne kalabalıktaki yalnızlığı...
Yalnızlık vahşettir. Yabancılaşmadır eşyaya, kendine, varlığa...
Ünsiyet ehlidir insan, üns'tür insanı mayalayan.
Ünsiyeti Allah'adır insanın.
Önce tenzih makamında Allah'a, sonra tüm varlıkta tecelli eden Allah'a.
Gördüğüm her şeyden önce Allah'ı gördüm diyebilmek için Hz.Ebu Bekir gibi, itikafa çekilmeli.
Yar ile baş başa kalmalı biraz.
Onu biraz daha tanıyıp her şeyde her yerdeki izini fark edebilecek kadar çekilmeli.
Eşyadan değil, insanlardan değil, kendi varlığından da çekilmeli insan.
Biraz yokluğu hissetmeli, hakikatini.
En azından denemeli.
Çünkü kendi yokluğunu hissetmeden Onun varlığını hissedemezsin.
Kadir gecesini mi arayacağız itikafta.
Kanaatimce bu bile bir perde, bir dolayım.
Bizi seksen yıl yaşatan geceyi mi arayacağız.
Seksen yıl yaşayıp da napacağız, Onsuz.
Biz Onu arayacağız.
Bir parça tecelli etse, bir parça yüz gösterse bize sonsuzlaşacağız.
 Şah damarımıza yakın bir yerlerde...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder