2 Ağustos 2012 Perşembe


OF DEME!


Sakın bizim yara zannettiğimiz şey varlık tohumumuzun çatlaması olmasın.

Olur ya çatlarız, yağmur ve soğuk çatlaklarımızdan içimize ulaşır, sızlar içimiz, her sızlamada bir hikmet devşiririz,  filiz veririz, karanlık toprağın altından hava alemine çıkış misali şehadet aleminden alem-i misale uzanırız. Gözlerimiz kamaşır, hava topraktan daha ziyade ışıktır. Allah'ın nurunu şehadet aleminden ötelere uzanmış, tecellisini arttırmış buluruz. Varlığımızda, kendi içimizde bir başka varoluşa varırız.

Olur ya filizlendik diye bizi alır hususi bir bakım için bir saksıya koyarlar. Cinsimize göre belli miktarlarda suya güneşe toprağımıza katılan vitamin ve minerallere hatta kimi zaman gübreye tabi tutarlar. Bir tür cemalî riyazettir saksıdaki filizin yaşadıkları. Filizi özel bakıma almaz, doğru riyazeti uygulamazsanız filiz ya çürür ya kurur. İhtimam ve şefkat zamanıdır bu vakitler.

Olur ya riyazeti bitirdik, serpildik, iyice ele avuca geldik, bizi bahçeye dikerler. Saksıdaki cemalin mukabili bahçede celal vardır. Rüzgara, soğuğa, yağmura, kızgın güneşe, susuzluğa, gelen geçenin basmalarına, koparmalarına, itip kakmalarına maruz kalabiliriz bahçede. Bahçivan saksıdaki gibi sürekli başımızda değildir artık, arada bir gelir bakar, yoklar. Artık bir başımızayız, dayanabildiğimiz kadar ayakta, dayanamadığımız kadar boynu bükük kalırız. Yalnızlık ve çile zamanıdır bu vakitler.

Başımız dik durmayı başarırsak bir gün gelir çiçekleniriz, hatta bir gün meyve veririz. İnsanlar gelirler, çiçeklerimizi koklarlar, başlarına takarlar, meyvelerimizi ve gölgemizi sunarız onlara, sohbetlerini, şakalaşmalarını dinleriz, hayatlarına ortak oluruz. Celalin ardından gelen bu ünsiyet ne tatlıdır. Zaman ünsiyet zamanıdır.

İçimizde daha fazla büyüyenler vardır. Ağaçların bilgeleridir onlar. Asırlarca yaşarlar, solukları ile cihanı onlar temizlerler. Fark etseler de etmeseler de herkesin ciğerlerinden çok defalar geçerler. Onlar bir ormanda yaşarlar. Ormanda onlar gibi devasa başka ağaçlar da vardır. Ağaçlar medeniyetidir orman, çeşit çeşit, renk renk, rayiha rayiha. Zaman medeniyet zamanıdır.

Eninde sonunda hepimiz kururuz. Tohumlarımıza bırakır geleceği ve sonsuz vadilerine dikilmek için cennetin göç ederiz. Herkes bilmez, en sertinden en hafifine rüzgarlar bizi rastgele savurmaz, emr-i ilahi ile çizilmiştir rotaları.

Yarasına of demeyen tohumun bunları yaşaması olasıdır.

Rüzgarlar onları cennet toprağına taşır.

Öyleyse of deme!


1 yorum: