Gece ve Seni Seviyorum
Son zamanlarda geceleri hiç uyuyasım yok. Bazen kendimi
zorla ayakta tutmaya çalıştığımı fark ediyorum. Geceleri ağır ağır işleyen
saatin tıkırtıları, bir müzik gibi geliyor bana. Zannım o ki gece, zaman
kimseyi uyandırmasın diye ayak uçlarına basarak, ağır ağır ilerliyor. Dakikaların
aralarına sanki bir flütün, bir arpın yumuşak ve dirilten tınısı karışıyor.
Kulağın duydukları var, bir de kalbin… Melodilerin meleğine yöneliyor kalbim
muhabbetle. Gecenin mahiyetini düşünüyorum. Geceyi keşfetmek arzusundayım.
Kur’an’da gece ve gündüz anlatımları dikkatimi çekiyor.
Gecenin ve gündüzün çevrilişi mesela. Zorluk ve kolaylık evrelerine işaret
ediliyor. Sıkıntı ve ferah zamanlarına. Kabz ve bast hallerine. Geceler acı
çeken bir insan kadar sessiz ve şerefli gözüküyor. Her tür şikayetten uzak,
kelimelere dökülmemiş, varlığa dair cevaplanmamış soruların getirdiği bir sükut
var gecede. Dokunulası derecede mücessem…
Gecenin koruyucu bir tarafı da var üstelik. Üstümüze örtünen
bir yorgan gibi gece. Emniyet veriyor. Tüm arızi özelliklerimizden sıyırıyor
bizi, kadın erkek, Türk Arap, güzel çirkin, zengin fakir olmak hiçbir anlam
taşımıyor geceleri. Renkler gibi farklılıklar da birleşiyor. Ne mavinin
ferahlatıcı soğukluğuna ne kırmızının depremler yaratan tutkusuna yer var gecelerde. Her şey aslına, yokluğun siyahına dönüşüyor. Gündelik
kıyafetlerimizden soyunup pijamalara büründüğümüz gibi, cismimizden de soyunup
saf ruh haline, ikram edilen varlıktan yokluğa dönüşüyoruz . Kılıçlar kınlarından kurtuluyor,
ruhlar özgür kalıyor. Her şey aslına, hepsi
Bir’e dönüşüyor…
Ruhum yolculuğu sever. O genellikle geceleri seyr-ü sefer
eder. Bazen uyanık ve tefekkürde zikirde, bazen de en sevdiğim meleğin küçük
kardeşi, uyku meleğinin koynunda yol alır ruhum. Mizansenler kurar uyku meleği
bana, tiyatrolar sahneler, kimi zaman en anlaşılmaz sanat filmleri kadar girift
ve karmaşık manaları, kimi zaman da apaçık hakikatleri önüme serer. Geceleri
arzi âlem yok olur, semavi âlem var olur. Semanın yaratıkları inerler, soyut
kavramlar vücut elbisesi giyerler, rüyalarıma girmek için sıraya girerler.
Şeker kapmaya çalışan çocuklar gibi neşeli bir itiş kakış…
Geceleri son zamanlarda salondaki hat levhasına bakıp zikr-i
Yakub(as)’u tekrarlıyorum. “Fe sabrun cemil” Onun yani nam-ı diğer İsrail’in
hikayesini düşünüyorum. Derler ki, o gece yolcusu imiş. Kendisine düşmanlık
besleyen kardeşinden uzaklaşmak için gündüzleri saklanıp geceleri yol alırmış.
Kuşkusuz bu, işin zahiri tarafı olsa da, İsrail’in gece yolculuğu aynı zamanda
onun geceleri ihya eden bir abid olduğunun da alameti. Benim de gündüzleri
peşime düşen, nefsani arzularımdan inşa edilmiş kocaman bir canavarım var.
Vehmimle inşa ettiğim, sonra korkup bir köşeye sinip kaçtığım bir hayalet.
Bunun için Yakub gibi gibi geceleri yol almaya, gündüzleri köşe bucak
saklanmaya muhtacım. Çünkü canavar ancak geceleri yorgun düşüyor ve ruhumun
peşini bırakıyor.
Yakub’un gecesi benim geceme benzer mi acep? Onun gecesi kutuplardaki altı aylık geceye de
benzemiyor ki! Onun gecesi bitimsiz bir
gece. Ayrılığın mağribi Yusuf gözden kaybolunca batan güneşle başlar. Yusuf’a
kavuşuncaya dek fecrin yüzünü göremez ki Yakub. Yusuf Yakub’un güneşi. Hayat, İsrail’e gece. Yusuf’un yıldızlı rüyası,
Yakub’un gecesi. Bazen seven, sevdiğine gündüz olsun diye geceye razı olur ya,
o hesap…
Ayrılığın sıbır otunu tadanlar, ucu bucağı olmayan bir
geceye takdim olunurlar. Ayrılığın acısını aşıklar bilir. Onlar, bu dünyada
gönülleri sevgiliye bir kez değdikten sonra batan güneşin ardından, ölüme dek beklerler.
Sabah namazı çağrısıdır ölüm. Ne güzel ezandır o sabah ezanı! Gün doğum
müjdesidir ten kafesinden azad oluş. Şüphesiz aşıklar sevgiliye kavuşmak varken
uyumaz, uyuyamaz. İşte tam da bu yüzden cennette uyunmaz…
Denir ki Peygamberlere bırakılsaydı hepsi ölmek isterdi. Ama
O kendilerinden burada kalmalarını ve vazife yapmalarını istedi. Onun hatırına
ondan ayrı kalmaktır tüm gece ehlinin işi. Onlar bu dünyada güneşin doğuşunu
beklemezler. Her dünyevi lezzet, bir fecr-i kazibdir Hak aşıkları için. Aklı
çeler, gönlü sevgiliden kaydırır. Olmaz! Allah’ın dostları yıldız böcekleri gibi
yalancı güneşlere bakamaz…
Onlar gözleri sevgilisinden başkasını görmemiş, kendilerine
de başka gözü değdirmemiş olan kimselerdir. Zira nereye bakışlarını tevcih
etseler O’nu görürler. Kendilerine gelen her tecelli, bakan her göz, seslenen
her sadâ Onundur. Gördüğüm O’dur, işittiğim O’dur, sevdiğim O’dur, aradığım
O’dur…
Gece ehli ateş yakar. Çünkü gece soğuk olur. Hele Musa gibi
çölde iseniz, yolunuzu yitirmişseniz, her türlü yardıma acz ile muhtaç iseniz,
bir ateş bulmak istersiniz. Ateş ısıtır. Ateş aydınlatır. Ateş yol gösterir.
Musa gibi sahibinizden uzakta büyümüş bir bebekseniz, küçükken de üstüne
atıldığınız, yanmaktan hiç korkmadığınız ateşe sarılırsınız. Ateş, gece ehlinin içinde yanar. O ateşi besleyen şey,
sanıldığı gibi odunlar değildir. Gönüldeki ateş, gözyaşlarıyla beslenir, istiğfarla
nefeslenir.
Ateş benim için de Hakk’ın kutsi bir tecelligâhı, O’nun
kelamına muhatap olduğum bir yerdir…
Geceler tenzih
zamanlarıdır. Varlık çekilir, tecelliler biter, insan karanlıkta ancak Rabbinin
Zat’ına gönlü ile yönelir. Gece, evli yahut bekar herkes için yalnızlık
vaktidir. Aynı yatağa da baş koysanız, ayrı ayrı uyur, ayrı ayrı rüyalar görür,
ayrı ayrı uyanırsınız. Okuduğunuz dualarınız, tesbihleriniz, karanlıkta küçücük
kaldığınız seccadeniz, sayısını bilmediğiniz zikir ve sessiz seslenişleriniz
yalnız O’nadır. Uyuyanlardan yüz çevirir, Hiç Uyumayan’a yönelirsiniz. Toprak
sizi sarmalar, siz toprak olursunuz geceleri…
Ancak O sizi unufak olsanız da görür, toza dönüşseniz de
bulur çıkarır, sizi dinler, derdinizi anlar, ancak O’dur gecenin Nur’u.
Her gece bir adım daha yaklaşırsınız O’na, her gece bir kere
daha öper alnınızdan.
Hiç boş dönmezsiniz O’nun yanından. Mutlaka sırtınızı
sıvazlar, mutlaka avutur sizi.
Bir şey akıverir kalbinize usulca, “Kim o!” dersiniz, “Benim
ben” der çok tanıdık bir sözü tekrarlar gibi. “Ben" demek en çok O’na yakışır.
Kalp kabınızı her gece şefkatle doldurur, bir sonraki geceye
kadar yeter o ma-i muhabbet…
Tek söyleyebildiğiniz “Seni seviyorum” dur. Cevabı duymanıza
hiç gerek yoktur…
...gece yürüyüşü, sabah açacak olan çiçeklerin bir öncesini, çekirdeklerini fark etmektir...
YanıtlaSil