11 Aralık 2012 Salı

Gezintiler 3

Helena rüyasında Pilar ve Antonio'yla telefonda konuşuyormuş. İçinde kucaklaşmak için öyle bir istek duymuş ki onları telefon telinin üzerinden İspanya'dan getirmeyi başarmış, Pilar'la Antonio telefon telinin zerinden, kızak kayar gibi kaymışlar ve kıllarını kıpırdatmadan, Montevideo'daki evimize inmişler.


Rüyalar Vedalaşıyor

Rüyalar gezintiye çıkıyorlardı. Helena onları tren istasyonuna kadar geçirdi. Perondan mendil sallayarak vedalaştı onlarla.

Vedalaşmalar

Katalanya kıyılarında dokuz yıl geçirmiştik ve şimdi oradan ayrılmak üzereydik. Sürgünümüzün sona ermesine topu topu iki üç gün kalmıştı ki bir sabah uyanınca kumsalın karla örtülmüş olduğunu gördük. Güneş karın üstüne vurmuş, denizin kıyısını öyle büyük, bembeyaz bir yangınla tutuşturmuştu ki görünce gözlerim yaş içinde kaldı.
Kıyıda çok seyrek kar yağardı. Ben şimdiye kadar hiç görmemiştim; Çok eskiden böyle bir şey olduğunu hatırlayan bir tek yaşlı komşumuz vardı.
Deniz, bu koskocaman dondurma tabağını yalarken çok mutlu görünüyordu. Callella de la Costa'dan alıp götürdüğüm son imgeler, denizin sevinci ve o ışıyan, bembeyaz genişlikler oldu.
Bu güzelim vedaya ben de karşılık vermek istiyordum, ama aklıma hiç bir şey gelmiyordu. Ne yapacak bir şey düşünebiliyordum, ne de söyleyecek bir söz.
Doğru dürüst vedalaşmasını hiç beceremem zaten.

Bir İnanç Tazelemesi

Evet, gerçekten öyle, kişi ne denli incinmiş ve yıkılmış olursa olsun, zamanın herhangi bir noktasında, uzamın herhangi bir yerinde kendisiyle çağdaş olan kimseler bulabilir. Ve bu gerçekleştiği zaman, gerçekleştiği süre boyunca kişi şanslıdır, çünkü kendisinin, evrenin uçsuz bucaksız yalnızlığı içinde 'bir şey' olduğunu hisseder:bir toz zerresinin, uçup gidici bir ânın ötesinde bir şey olduğunu.

Eduardo Galeano
KUCAKLAŞMANIN KİTABI

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder