12 Aralık 2012 Çarşamba

Nispetsizlik Mümkün mü?

Nispet, iki şey arasındaki ilişki olarak tanımlanıyor, bir tür bağ. Bir şey incecik bir iple, buna rakika da diyorlar, bir diğer şeye bağlanıyor. Bazen bu incecik ip, bazen incecik çok ip oluyor. Bir ya da çok ama her şeyi her şeyle ilintilendiren nispetlerin varlığından söz etmek mümkün.

Eşya arasında nispetler olduğu gibi insan eşya arasında, ve insan insan arasında da nispetler bulunuyor, eskiden olsa bir de buna insan Tanrı arasındaki nispeti eklerdim. Ancak şimdi onu ayrı bir kategoride zikretmemem gerektiğini, onun bu yukarıda sözünü ettiğim bağların, nispetlerin tümü olduğunu, her bir şeyle bir diğer şey arasına Onun bulunduğunu aslında nispetin O olduğunu, yoksa arada O olmasa bizi eşyaya, bizi birilerine bağlayan hiç bir şey olmayacağını biliyorum.

Madem her şeyle her şey birbirine Onunla bağlı, ve O her şeyi ilintilendiriyor. Bir şey istediği kadar bağımsız olsun, tüm nispetlerden arınsın Ona bağlı olduğu müddetçe, Onunla her şeye de bağlı hale geliyor. Nispetsizlik mümkün mü? Aklıma İbnül Arabi'nin Davud Fassında söz ettiği nispetsizlik geliyor, ama aklım oradakine ulaşmaya yetmiyor. Bunun mahiyeti nedir? Bilmiyorum...

"Rüzgar içimde ıslık çalıyor. Çıplağım. Hiçbir şeyin, hiç kimsenin efendisi değilim, kendi inançlarımın bile. Rüzgara karşı duran, rüzgarın çarptığı şu yüzüm ben yalnızca; yüzüme çarpan rüzgar da benim." *

Aklım buna eriyor benim. Nispetsizliği anlatmış yazar. Bana da zaman zaman çekici geldiğini itiraf ediyorum. Kim istemez ki tüm bağlardan kurtulmayı. O bağlar çoğu zaman bize prangalar gibi gelir. Şeyler eteklerimizden tutar ve göğe ulaşmamızı engeller, şeyler bizi denizin dibine çeker, şeyler bizi arza çakar. Onlardan kurtulmanın hayali bile sarhoş edicidir. Ama sadece hayal midir? Yazar burada rüzgardan kurtulamamış mesela, ya da ondan rüzgar da benim diyerek kurtulmaya çalışmış, iki şeyi bir şey yaparak aradaki nispeti kaldırmış.

Nispetler çoğu zaman sıkıntı değil, mutluluk verir insana. İlk kanla kurarız nispetlerimizi, ailemiz akrabalarımız, sonra yasal sözleşmelerle, okulumuz, öğretmenimiz, eşimiz, işimiz, sonra mülkiyetle kurarız, evimiz arabamız. Bir de gönülle kurduğumuz dışarıda alameti olmayan nispetler vardır. Bazen onlar kanın da sözleşmenin de üzerinde verilmiş bir sözdür, hiç bir söz gönlün verdiği sözle aşık atamaz.

Gönül kendi bağlarını kurar, ve bir kurdu mu, onu oradan ölüm bile ayırmaz. Kuşkusuz gönül kan bağımız ya da yasal sözleşmemiz olan şeylerle insanlarla da bağ kurar, ancak bunlarsız da kurar. Onun kurduğu bağa, nispetin diğer tarafı varken sevgi, yokken de vefa denir.

Gönül bir şeye nispet ederse aradaki bağlar zamanla çoğalır. Bazen sevgi, bazen merhamet, bazen sadakat, bazen talep/arzu, bazen problem bile bir nispettir. Biriyle tartışıyorsanız, ona kızıyorsanız, bu bile aranızda bir nispetin olduğunu gösterir. Sadece ipler dolanmıştır, düğümleri çözme, düzeltme çabasına girmişsinizdir. Zaten kesip atmamanız aradaki nispetin kuvvetinden, değerindendir.

Nispetler sadece sıkıntı ya da mutluluk vermez, bilgi de verir. Biz etrafımızdaki her şeyi kurduğumuz nispetlerle tanırız. Bir şey bir şeyin bütününün bilgisine sahip olamaz elbette, çünkü her şeyin, onları birbirine bağlayan ortak noktaları nispetleri olduğu gibi, birbirinden farklı tarafları da vardır. Her şey bir diğeri için bilinir-bilinmezdir. Bu bilinir kısmı mümkün kılan da kurduğumuz nispetlerin, bu nispetler sayesinde mümkün olan yakınlığın, ve yakınlıkta gerçekleşen etkileşimin bize karşımızdakinden taşıdığı bilgidir.

Nispet sayesinde önce onu, sonra ondan yansıyan dalga ile de kendimizi tanırız. Kendimize onun gözüyle bakmak şansı verir bize nispet. Yüzümüze çarpan rüzgar nispet kurduğumuz ötekinden başkası değildir. O yüzümüze çarpar, çarpmasından hoşlanırsak o da benim deriz, ki bu kurulan nispetin aşk derecesidir, ikilik kalkmıştır o ben ben o birbirine karışır.

 Hoşlanmazsak onu iteriz, ve o ötekidir deriz, halbuki öteki büsbütün öteki iken bize tesir edemez. Bize tesir eden tarafı onu bizden yapan tarafıdır, ama bazen insan kendine ait bir şeyi görmeye dayanamaz, kendini iter gibi iter ötekini, ve o ben değilim der, yüzünü saklar, yüzünü kendinden saklar, görmek istemez.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder