AFFETMEK
Son zamanlarda Kudsi Nebinin şu sözleri ne kadar da
kulaklarımda çınlıyor. “La tağdab”(öfkelenme). Fesahatine hayran kalarak
zikrediyorum bu hadisi. Aczimi itiraf ediyorum, kusurumu biliyorum. Ben çok
çabuk öfkeleniyorum. Ama neyse ki çok çabuk da affediyorum. Varlığımın
hakikatine vararak kendimi affediyorum. Önce kendimle savaşıma son veriyorum.
Öfkelenebileceğimi kabullenmekle işe başlıyorum. “Öfkelenmek beşeri bir
olaydır, fakat bilahare sakinleşmemek ve affetmemek ayıplanacak iğrenç bir harekettir”
sözüne tutunuyorum.
İnsan kendine yapılan haksızlığı nasıl affedebilir. Güvenine ihanet edilmesini, okkanın altına atılışını, düpedüz iftiraya uğrayışını, sözüne kulak tıkanışını, yumuşak karnından vuruluşunu nasıl affeder? İmam-ı Rabbaninin Mektubat’ında denildiği
gibi, “Yanlış işlerin afv edilebilmesi için, işleyenlerce bunların suç
olduğunun bilinmesi lazımdır. Bu işleri yapanların pişman olması lazımdır.
Böyle olmazsa afv etmek doğru olmaz” , diye mi düşünmelidir? Yoksa İmam bu sözleri
kamusal suçlar, yahut başkalarına yapılan zulümler için mi söylemiş.
Bilemiyorum. Özür dilenmesini ,hatanın anlaşılmasını beklemek çok yıpratıcı bir
süreç. İnsan kendi duygularını bir başkasına endekslememeli, o pişman olursa
affederim demek insanı ötekine bağlıyor. Fıtrat özgürlük istiyor, kimsenin
kayd-u şartı ile bağlı olmamak.
Affedemediğim her insanı sırtımda taşıyorum. Kalbime bir düğüm atılıyor.
Küstüğüm insanlar adedince düğümler. Çektiğimde düğümleri çözüverecek beni
serbest bırakacak bir ip olmalı. Başım ağrıyor, midem bulanıyor, yoruluyorum
kin tutmaktan. Bağrında kor ateşle yaşamak gibi kin tutmak. Kendi iyiliğim için
o ipi çekmeliyim, affetmeliyim.
Düşünüyorum Allah'ın bizi affetmesi de böyle zorlu bir süreç mi? Yoksa biz insanlar zayıf olduğumuz için mi affetmekte güçlük çekiyoruz. Zira affetmek zarar verilemez olana kolay, biz insanlar zarar görüyoruz. Görüyor muyuz? Gerçekten üstümüze fırlatılan çirkinlikler bize zarar verir mi? Ona vermiyor. Öyleyse Ona bakan yönümüzle bize de zarar veremez. Öyleyse Ona bakan yönümüzü çoğaltmak lazım, bene bakan kırılgan yönümüzü ise inceltmek, küçültmek,silmek lazım.
Affetmek bilgeliktir. Öncelikle bizi, incindiğimiz olayın
ardındaki hikmet elini görmeye zorlar. Sonra bizi inciten insana hiç bakmak
istemesek de onu iyice gözlemlemeyi, onun hakkında düşünmeyi, empati
yeteneğimizi sonuna dek kullanmayı, onunla hemhal olmayı gerektirir. Her insana
derinlemesine baktığımızda, içindeki insan-ı kamil çekirdeğini görürüz.
Kemalden çok uzak olsa da, onda tecelli eden güzel isimleri uzaktan uzağa
sezeriz. Onda arızi olan kusurları fark ederiz. O kusurlara düştüğü anı,
ardındaki sebepleri, psikolojik dinamikleri inceleriz. Bencillik yaptığında, kendini temize çıkarıp başkasını suçladığında, hiç zaafı yokmuş gibi kibirlendiğinde, insana değer vermezken aslında insan olan kendine de değer vermeyişini fark ettiğimizde onu anlarız, öncelikle kendine yazık ettiğini anlarız. Acırız. Kendi karmaşasında boğulan insanlar mutlaka başkalarını suçlamazlar, ama suçlayabilirler de. Bu kolaydır. Ona hak
vermesek de, davranışını artık kendimize izah edebiliriz. Ve insan bir şeyin
bilgisine sahipse bu onu üstün kılar. Sizi ezip geçtiğini düşündüğünüz birine karşı, ezilirken bile kötü söz söylemeyişiniz anahtardır, aslında ezilmediğinizi fark ediştir, onu
affetmenizi mümkün kılar. İnsanın yüce tarafıdır bu, bazen şaşılacak derecede en aşağılandığı pozisyonlarda zuhur eder. Allah en yüksek bir neticeyi en süfli bir sebebin eline verir.Öyle ki yapanın O olduğu bilinsin.
Goethe’nin veciz sözünü anımsarsınız hikmetin
koynunda “Hiç kimse, affettiği zaman olduğu kadar yükselemez”. Bir celal tecellisi dersiniz ve eklersiniz celal de cemaldir. İntikam isterseniz celalde kalırsınız. Affetmek celali cemale çeviren anahtardır.
Affetmek rahmettir. Onun, sizin hakkınızı sırtında
taşımaktan kurtulması, daha çabuk ayağa kalkmasına toparlanmasına yardım eder.
Üzerindeki “Ah!” ları bir azaltarak şefkat edersiniz ona. Hz İsa’nın
“Düşmanınızı sevin ” sözünü böyle anlamak gerek. Affederek ona, kendini affetme imkanı
tanırsınız, Allah’ın onu affedebileceğine dair bir umut çakarsınız gözlerine.
Size zulmederken kendisine neler yaptığını, hangi latifelerini öldürdüğünü,
kendini nasıl karanlıklara attığını, kalbine nasıl bir bıçak sapladığını
acıyarak anlarsınız. Allah’tan gelecek afv-u mağfirete ayna olmaya
çalışırsınız. Affın ışığı sizde bir kere yansımaya görsün, ondan sadece
karşınızdaki istifade etmez, siz de istifade edersiniz. Affetmenize bedel sizin
de rahmet miktarınca kusurunuz affedilir. Rahmet sonsuzdur. Rahmetle siz de
sonsuzlaşırsınız. Merhamet ederek merhamete layık olursunuz. Yanlışta olana
edilebilecek en güzel duayı edersiniz “Allah ıslah etsin” diyerek. Beni onu ve tüm müminleri. Çünkü doğru bendedir, ve yanlış ondadır kibrine düşmezsiniz. Çünkü tam doğruyu tam yanlışı, sınavdan aldığınız notu ahirete gitmeden bilemezsiniz. Böylece ona ışık
vermeyi başaramasanız da en azından
ondaki karanlığı kendinize bulaştırmazsınız. Kötülük iyilikle savılmadığı,
karanlık nurla aydınlatılmadığı , hatalar bağışlanmadığı zaman insan kötülüğün salgınından paçayı kurtaramaz.
Afv uzun, siyah kadife bir elbisedir. Önce sizin ayıplarınızı
örter. Sonra affedebildiğiniz ölçüde etekleri uzar. Rahmetin ve hikmetin her
zerresi üzerinde bir inci tanesi olur. Kendisini giyen insana deruni bir
bilgelik, tüm zamanlara, tüm sebeplere bakabilecek bir basiret, yapılan hiçbir
şeyin biz izin vermezsek bize zarar veremeyeceğine dair bir özgüven, bu
özgüvenle de varlıkla kucaklaşma,
insaniyete ilişkin umut, yoluna devam edebilmek için şevk verir.
Üzerindeki inciler eteklerinden dökülür. Döküldükçe insanlar affdan, rahmetten,
hikmetten nasiplenirler. Döküldükçe yerine yeni inciler belirir.Peşinen
ödüllendirilirsiniz her affettiğinizde bu incilerle. Üstelik bakarsınız bugün
affettikleriniz yarın yolda size katılabilir. Çok sadık birer dost olabilir.
Can çıkmadıkça hep ümit vardır. “Kalpler Allah’ın iki parmağı arasındadır,
onları dilediği gibi evirip çevirir.”
Affetmek menfaattir. Kazancı hikmet, rahmet ve mağfiret olan
bir menfaat.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder