SESSİZLİK, GÜNEŞİN BATTIĞI YER.
Sessizlik endişedir. Kaygılı bir bekleyiş. Ne olacağını
kestiremediği hallerde insanın giydiği bir zırh. Cevaplanamamış soruların
sığınağı, aczin ikamet adresi. Korkudan nutku tutulmak, sözü kıyamet alameti
saymak. Uzun uzun bomboş duran ellerimize bakmak. Fakrın keskin bir idraki, bir
afallayış. Benliğin derin bir uçuruma yuvarlanışı…
Sessizlik ölümdür. Boşluk, yok oluş. Anlamsızlık, yahut
anlam arayışı. Can çekişen bir nefesin, konuşmaya takat yetiremeyişi belki.
Acının çığlıkta dahi ifade edilemeyeceği anlaşıldığı anda yapışılan can simidi.
Bir hükümsüzlük bildirgesi, bir varlık istifası. Bir kendinden vazgeçiş. Bir
kutsal arama çabasını yitiriş…
Sessizlik duadır. Kimi zaman duanın en güzelidir hatta.
İstemeye bile ar ediş. Kelimelere yüklenemeyen taleplere uzanmış bir el. Beni
gör demenin, halimi anla demenin en soylu biçimi. Haliliyet makamından
Habibiyet makamına bir uruc. İstiğnadan örülmüş bir heybetli kaftan. ‘Ben’i
Rabb’e emanet ediş. Nefsten ruha avdet ediş. Bir güven. Bir “O en iyisini
bilir” deyiş. Bir cehalet deklerasyonu. Bir teslimiyet biçimi…
Sessizlik karanlıkta yükselen bir duvar. Aramıza giren,
sesimizi duyuramadığımız, her anlamı yutan, her çabayı boşa çıkaran, sevgiyi
boğan, tüm varlığı bağrında kara bir delik gibi soğuran. Yumruklasan nafile,
ellerini kanatsan kimin var ki şifa üflesin yaralarına? En yakınlarınla arandaki
perde sessizlik. Artık ortak bir varlık alanına sahip olamama. Uzaklara burnunun
dibinden daha yakın olma. Tefekkürden istifa, bir müzakere zemini bulamayış.
Ortak bir dil tutturamayış. Bir yabancılaşma. Düşüncesiz bir boşluk. Tahassüs
denizine ölümcül bir dalış. Bir dil, bir akıl, bir gönül tutulması…
Sessizlik umuttur. En küçük varlık kımıltısından medet umuş.
Kulaklarını dikip pür dikkat kesiliş. En ince hesapları yapmak için durup
bekleyiş. Gözlerini kırpmaksızın geleceği yakalamak istemek. Gelmesi mukadder
olanı geldiği zaman karşılamaya hazır olmak. Son ayarlamaları yapmak. Düşen
yaprakların, göz kırpan yıldızların üzerine muskalar yazmak. Bir zikri fark
ediş, bir ahenkle baş sallayış, bir kainatla terennüm. Bir mihrapta diz çökmek.
Bir bıçağa usulca boyun uzatmak. Varlıkla gözle görülmez bağları hissediş…
Sessizlik hayaldir. Gerçeklerin soğuk yüzünden insanın öz
vatanına, evine dönüş. Bağrında çiçeklenen hayal bahçelerinde bir gezinti.
Özlenilenlerle dilsiz bir konuşma. Bir bakışma, bir sukutla kucaklaşma.
Muhayyilenin geniş vadilerinde huzur arama. Orada kimsenin görmediği
varlıklarla hemhal oluş. Bir çıldırma sınırında devşirilen güzellik. Bir aşk
tasavvuru. Bir dalıp dalıp gidiş. Bir gizli hazine keşfi. Bir beyaz kanatlı at…
Sessizlik hem bilgeliktir. Ulu orta söylenemeyecek,
sahibinden başkasına verilemeyecek bilginin amansız nöbet tutucusu. Kutsal bir
emanet gibi sırrı sadrında taşıyıp, yükünden yorulup, bir parçasını bile
kimseye veremeyiş. Ağrıyan sırtını yaslayacak bir arkadaş bulamayış. Bilginin
laneti, gülün dikeni, dudaklarda acı bir kilitleniş. Koynunda taşıdığın bir
ateşten name. Mührü bir kez kırılsa kıyameti koparacak bir hikmet. Sukuttan bir
kitap…
Sessizlik bir ihanettir. Bir kuyruklu yalan. Bir zulme
iştirak. Bir dilsiz şeytaniyet. Konuşmanın hayat verdiği yerde bir idam
fermanı. Bir hain pusu. Bir yüze tükürüş. Bir aşağılama. Bir yok sayma.
Umursamazlık ve arsızlıkla varlıkla dalga geçiş. Bir küfür.Bir kalpsizlik.
Bağra saplanan bir hançer. Zulmün en katmerlisi, sonsuz varlığı sonsuz yokluğa
tebdil. Değeri ademe mahkum ediş. Her sese açgözlülükle saldırış, kalbi kanatan
bir karanlık. Soğuk bir yüzde donuk bir gülüş, bir küçümseyen bakış…
Sessizlik bir yenilgidir. Bir umut kesiş. Bir kopuş. Bir
ebedi firak. Uçuruma yuvarlanış. Yanlış yolda olduğunu ani bir kavrayış. Tüm
çabalarının boşa gittiğini acıyla fark ediş. Bir serzeniş, bir sitem. Bir
beklememezlik. Bir şaşkınlık. Bir kalp istifası. Gözyaşlarını terk ediş.
Ağlamayı bile beceremeyiş…
Sessizlik bir utançtır. Bir yüz kızarış, bir
mazeretsizlik. Ne söyleyeceğini
bilememe. Bir günah çıkarma, bir itiraf. Bir derin pişmanlık. Karanlığın
bağrında bir acılı diş sıkış. Bir kendi kendini kınama. Bir çile doldurma, bir
uzlet. Bir içe kapanış. Bir tevbe. Bir sabr-ı cemil. Bir arınma çabasıdır
sessizlik…
İnsan hakkı bilemeyince ne yapar? Bir şaşkınlığın, bir yol
tutamayışın, bir seçim yapamayışın, hiçbir şey elinde olmayışın, hiçbir
meselede fikrinin sorulmayışının aczini nasıl sağaltır ruhundan insan? Furkan
ona verilinceye kadar susar. Gerçek ortaya çıkıncaya, yardım erişinceye, durum
vazıh oluncaya, bir yola gayri iradi sevk edilinceye, işareti gelinceye kadar
susar. Zira susmak İsa(as)’ya gebe olmaktır. Dudakları emr-i ilahi gelinceye
kadar kilitlemek, bir Yahya beklemektir.
“Unutmak için şarkı söyleriz , zira insan şarkı söylediğinde
daima güzel şeyleri düşünür” der İvo Andriç. Acıyı unutmak için terennüm eden
insan, acıyı ve beraberinde varlığını hissetmek için susmalıdır. İnsan
hatırlamak için susar. Kendini hatırlamak, Rabbini hatırlamak, anlamı
hatırlamak ancak sessizlikledir. Sessizlik acı verir. Ama şifadır. Sessiz
kalmayı başarabilen mutlaka bir mucizeye şahitlik edecektir. Sünnetullah
değişmez…
Sessiz kalın ki hayat parmak uçlarına basarak yanınıza
sokulabilsin. Güneşin battığı yerde cennet ışıklarının şavkı yüzünüze
vurabilsin. Sem ve basar Rahman’a yönelebilsin. Susun ki Rabb sizinle de
konuşabilsin. Zira susmazsanız Onu duymanız ne mümkün! Dileğinizi Onun dileğine bitiştirmenin yoludur susmak. Çünkü kimi zaman tek çare susmaktır…
Mona İSLAM
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder